Bu top o çocuğun servetidir.
- This ball is that boy's treasure.
Tom kağıdı bir top gibi kırıştırdı ve odanın içinde fırlattı.
- Tom crushed the sheet of paper up into a ball and threw it across the room.
Bir top oyununa gitmek ister misin?
- Do you want to go to a ball game?
Polo gibi at sırtında oynanılan bir oyunun aksine futbol aslında ayakla oynanılan bir top oyunu demekti.
- Football originally meant a game played with a ball on foot - unlike a game played on horseback, such as polo.
Top yerde bana doğru yuvarlandı.
- The ball rolled on the ground towards me.
Top yuvarlaktır ve maç 90 dakika sürer.
- The ball is round, and the game lasts 90 minutes.