an only child is a child who has no brothers or sisters

listen to the pronunciation of an only child is a child who has no brothers or sisters
Английский Язык - Турецкий язык

Определение an only child is a child who has no brothers or sisters в Английский Язык Турецкий язык словарь

only
sırf
only
yalnızca

Yalnızca birkaç kişi vaktinde geldi. - Only a few people showed up on time.

Yalnızca her birey ona karşı harekete geçmeye karar verirse, AIDS durdurulabilir. - AIDS can be stopped only if every person decides to take action against it.

only
sadece

Geçmiş sadece bilinir, değişmez. Gelecek ise sadece değişir, bilinmez. - The past can only be known, not changed. The future can only be changed, not known.

Etli pilav sekiz yuan. Vejetaryen pilav sadece dört yuan. - The pilaf with meat is eight yuan. The vegetarian pilaf is only four yuan.

only
sade

Etli pilav sekiz yuan. Vejetaryen pilav sadece dört yuan. - The pilaf with meat is eight yuan. The vegetarian pilaf is only four yuan.

Sadece birkaç kişi beni anladı. - Only a few people understood me.

only
yalnız

Ödevini yaptın mı? Toplantı yalnızca iki gün sonra. - Did you do your homework? The meeting is only two days away.

Yalnızca birkaç kişi vaktinde geldi. - Only a few people showed up on time.

only
{s} biricik

Sen onun biricik arkadaşıydın. - You were his only friend.

Biricik kızımız kanserden öldü. - Our only daughter died of cancer.

only
{s} bir tek, eşsiz, biricik, yegâne. z
only
bağlaç bir tek
only
safi
only
bir tek

Bir tek ben mi partiye gideceğim? - Will I be the only one going to the party?

Tek tekerlekli bir bisikletin sadece bir tekeri vardır. - A unicycle has only one wheel.

only
ne var ki
only
{s} ancak

O tür bir şeyi yapmaya ancak Tom'un cesareti vardı. - Only Tom would have the guts to do that kind of thing.

Zürih'ten Boston'a uçmak sekiz saat sürer, ancak dönüş için sadece altı. - It takes eight hours to fly from Zurich to Boston, but only six for the return trip.

only
ama

Kabul ediyorum, ama sadece tek bir şartla. - I accept, but only under one condition.

Onun hayattaki tek amacı zengin olmaktı. - Her only purpose in life was to get rich.

only
bağlaç bundan başka
only
daha

Tek oğlu olduğu için, baba, Ken'i daha çok seviyordu. - Ken's father loved Ken all the more because he was his only son.

Yani sonuçta, Web'i dil öğrenmede daha iyi bir yer yapmak için biz Tatoeba ile sadece temelleri inşa ediyoruz. - So ultimately, with Tatoeba we are only building the foundations… to make the Web a better place for language learning.

only
(bağlaç) yalnız, ama, fakat
Английский Язык - Английский Язык
only
an only child is a child who has no brothers or sisters

    Расстановка переносов

    an on·ly child I·s a child who has no brothers or sisters

    Турецкое произношение

    ın ōnli çayld îz ı çayld hu hız nō brʌdhırz ır sîstırz

    Произношение

    /ən ˈōnlē ˈʧīld əz ə ˈʧīld ˈho͞o həz ˈnō ˈbrəᴛʜərz ər ˈsəstərz/ /ən ˈoʊnliː ˈʧaɪld ɪz ə ˈʧaɪld ˈhuː həz ˈnoʊ ˈbrʌðɜrz ɜr ˈsɪstɜrz/
Избранное