Davetiyeden 50 kopya bastık.
- We ran off 50 copies of the invitation.
Davetiye, Hediyeler yok, lütfen diyordu.
- The invitation said, No gifts, please.
Pul koleksiyonum yok ama onu davet etmek için bir mazeret olarak kullanabildiğim Japon kartpostal koleksiyonum var.
- I don't have a stamp collection, but I have a Japanese postcard collection that I could use as an excuse to invite him.
Bir taraftan seni yemeğe davet etmek için, diğer taraftan sana oğlumun evleneceğini söylemek için seni aradım.
- I called you, on the one hand to invite you out to eat, and on the other to tell you my son is going to get married.
Ben, davet için minnettarım.
- I'm grateful for the invitation.
Onlar davetimizi reddetti.
- They declined our invitation.
Onu konsere davet etti.
- He invited her to go to the concert.
Açılış törenine çok misafir davet etmeyi planlıyorum.
- I plan to invite a lot of guests to the opening ceremony.
... get an invitation. [ Applause ] ...
... to roll it out in stages. Initially by invitation only to U.S. users. ...