Select Keyboard:
Türkçe ▾
  1. Türkçe
  2. English
  3. العربية
  4. Dansk
  5. Deutsch
  6. Ελληνικά
  7. Español
  8. فارسی
  9. Français
  10. Italiano
  11. Kurdî
  12. Nederlands
  13. Polski
  14. Português Brasileiro
  15. Português
  16. Русский
  17. Suomi
  18. Svenska
  19. 中文注音符号
  20. 中文仓颉输入法
X
"1234567890*-Bksp
Tabqwertyuıopğü,
CapsasdfghjklşiEnter
Shift<zxcvbnmöç.Shift
AltGr

an intended action or deed

listen to the pronunciation of an intended action or deed
Английский Язык - Турецкий язык

Определение an intended action or deed в Английский Язык Турецкий язык словарь

acting
(Tiyatro) sahneleme
acting
vekalet eden
acting
vekil

Tom, komitenin başkan vekili oldu. - Tom became the acting chairman of the committee.

acting
{f} rol yap

Jane öğrencilerin sahnede iyi rol yaptıklarını gördü. - Jane saw the students acting well on the stage.

O gerçekten üzgün değil; o sadece rol yapıyor. - He isn't really sad; he's only acting.

acting
yerine bakan
acting
(isim) oyunculuk, oyun, oynama, temsil
acting
vekil olan
acting
{i} temsil
acting
{s} hareket eden
acting
{i} oyunculuk

Tom Hollywood'ta bir oyunculuk işi aldı. - Tom got an acting job in Hollywood.

Tom benim oyunculuk sınıfında. - Tom is in my acting class.

acting
{s} vekâlet eden
acting
{s} vekâlet eden, vekil: acting president başkan vekili
acting
{s} davranan

Bugün bir kral gibi davranan bir çocuk yarın bir zalim gibi davranır. - Today a child acting like a king, tomorrow a tyrant.

Patlamadan hemen önce, şüpheli bir biçimde davranan bir adam görüldü. - A man was seen acting suspiciously shortly before the explosion.

acting
{i} oyun

Tom Hollywood'ta bir oyunculuk işi aldı. - Tom got an acting job in Hollywood.

Onun oyunculuğu mükemmeldi. - His acting left nothing to be desired.

acting
(sıfat) davranan, hareket eden, yapan, vekâlet eden, temsil eden, sahnelenebilen
acting
(Askeri) VEKİL: Başka bir rütbe veya sıfatla geçici olarak iş gören; birinin yerine vekalet eden, bakan
acting
{s} yapan
acting
rol yapma

Ben senin rol yapma şeklini beğenmiyorum. - I don't like the way you're acting.

Ben rol yapmayı ve şarkı söylemeyi severim. - I love acting and singing.

acting
{s} sahnelenebilen
Английский Язык - Английский Язык
acting
an intended action or deed

    Расстановка переносов

    an in·tend·ed ac·tion or deed

    Турецкое произношение

    ın întendıd äkşın ır did

    Произношение

    /ən ənˈtendəd ˈaksʜən ər ˈdēd/ /ən ɪnˈtɛndəd ˈækʃən ɜr ˈdiːd/
Избранное