Fazilet onun kendi mükafatıdır.
- Virtue is its own reward.
Sabır, gücümün yetmediği bir meziyettir.
- Patience is a virtue that I can't afford.
Onun planının hem erdemleri hem de yükümlülükleri vardır.
- His plan has both virtues and liabilities.
O, ahlaksızlığı erdemden ayıramayacak kadar çok üzgündü.
- He was too upset to distinguish vice from virtue.
Leyla namusunu kaybetti.
- Layla lost her virtue.
Leyla'nın namusu ele geçirilemezdi.
- Layla's virtue was impregnable.
O sıkı çalışma ve iyi iş duygusundan dolayı zengin oldu.
- She became rich by virtue of hard work and good business sense.