O şimdilik kâfi gelecektir.
- That will be enough for the time being.
Google Translate, Ubuntu Çevirileri için yeterince iyi değildir. Ayrıca bu, Ubuntu ilkesine de aykırıdır.
- Google Translate is not good enough for Ubuntu Translations. Furthermore, this is against Ubuntu policy.
Bu hikaye bir derste okumak için yeterince kısa.
- This story is short enough to read in one lesson.
On bin yen yeterli mi?
- Is ten thousand yen enough?
Hepimiz için yeterli yiyecek vardı.
- There was food enough for us all.
Sana yeterince teşekkür edemem.
- I can't thank you enough.
Google Translate, Ubuntu Çevirileri için yeterince iyi değildir. Ayrıca bu, Ubuntu ilkesine de aykırıdır.
- Google Translate is not good enough for Ubuntu Translations. Furthermore, this is against Ubuntu policy.
Onların yeteri kadar altını yoktu.
- They did not have enough gold.
Bu kitap benim okumam için yeteri kadar kolaydır.
- This book is easy enough for me to read.
Tom herkesi beslemeye yetecek kadar yiyecek getirdi.
- Tom brought enough food to feed everyone.
Bu yiyecek yeterince besleyici değil.
- This food's not nourishing enough.
Bu, yeterli miktardan daha fazla
- It's more than enough.
Yetersiz beslenme, yeterli miktarda yiyecek almama anlamına gelen yaygın bir yanlış kavramadır.
- It is a common misconception that malnutrition means not getting enough food.