an event; a fact; a particular incident

listen to the pronunciation of an event; a fact; a particular incident
Английский Язык - Турецкий язык

Определение an event; a fact; a particular incident в Английский Язык Турецкий язык словарь

circumstance
{i} durum

Bu durumda siz ne yapardınız? - What would you do in this circumstance?

Bunlar özel durumlar. - These are special circumstances.

circumstance
{i} olay

Şartlar göz önüne alındığında, böyle bir olayın gerçekleşmesi kaçınılmazdı. - Given the circumstances, it was inevitable that such an incident should take place.

circumstance
{i} zenginlik
circumstance
{i} şart

Keşke daha iyi şartlar altında görüşebilseydik. - I wish we could have met under better circumstances.

Şartlar benim yurt dışına gitmeme izin vermedi. - The circumstances did not allow me to go abroad.

circumstance
{i} ayrıntı
circumstance
{i} vaka
circumstance
Circumstances aIter the case Olaylar kararları değiştirir
circumstance
koşul

Ben bu koşullar altında önemli bir baskı gösterdiğimi düşünüyorum. - I think I've showed considerable constraint under the circumstances.

Bu koşullar altında, iflas kaçınılmazdır. - Under the circumstances, bankruptcy is inevitable.

circumstance
{i} kader
circumstance
under no circumstances hiç bir surette
circumstance
teferruat
circumstance
under the circumstances bu şartlar altında
circumstance
(isim) koşul, durum, olay, vaka; şart; varlık, zenginlik, detay, ayrıntı, formalite
circumstance
{i} formalite
circumstance
{i} detay

O koşulları detaylı olarak açıkladı. - He described the circumstances in detail.

circumstance
{i} durum, hal, keyfiyet, koşul, şart, vaziyet
circumstance
(Mukavele) hal, durum, şart
Английский Язык - Английский Язык
circumstance

Then another circumstance happened, which made a lasting impression on my memory, though I was but a small child.

an event; a fact; a particular incident

    Расстановка переносов

    an event; a fact; a par·ti·cu·lar in·ci·dent

    Произношение

Избранное