an enveloping structure or covering enclosing an animal or plant organ or part

listen to the pronunciation of an enveloping structure or covering enclosing an animal or plant organ or part
Английский Язык - Турецкий язык

Определение an enveloping structure or covering enclosing an animal or plant organ or part в Английский Язык Турецкий язык словарь

case
(fiil) gözetlemek, dikizlemek, kutulamak, yerine koymak (kasa, kilif vb.), kaplamak, ciltlemek, örtmek
case
(isim) durum, husus, olay, sorun, dava, hukuksal olay, kanıt, delil, görüş, neden, hasta, tuhaf tip, kasa, kutu, çanta, valiz, kap, kılıf, mahfaza, kovan
case
{i} hukuksal olay
case
vaziyet
case
(Askeri) (DOD, IADB) VAKA (AMERİKA SAVUNMA BAKANLIĞI; AMERİKAN SAVUNMA KURULU): 1. Kendi bütünlüğü içinde bir istihbarat harekatı. 2. Kişilerin, hareket tarzının ve amaçların dahil edildiği bir istihbarat harekatı gelişmesinin kaydı
case
sorun

Sorun olursa, lütfen beni arayın. - In case of trouble, please call me.

Bir sorun olması durumunda her zaman ona güvenirim. - I always rely on him in case there's a problem.

case
durum

Bu kural her durumda uygulanamaz. - This rule cannot be applied in every case.

Durumla başa çıkmak benim için zor. - It is difficult for me to handle the case.

case
çanta

Çantayı polise bırakın! - Put the case in the hands of the police.

Makyaj çantamı bulamıyorum. - I can't find my vanity case.

case
olay

Onun olayla bir ilgisi yoktu. - He had nothing to do with the case.

Sosyal hizmetleri aramak zorunda kaldık. Bu apaçık bir çocuk ihmali olayıydı. - We had to call in social services. This was obviously a case of child neglect.

case
kutu

Tom Mary'ye sarılabilmek için gitar kutusunu yere bıraktı. - Tom put the guitar case down so he could hug Mary.

Tom CD'yi kutusundan çıkardı ve onu çalara taktı. - Tom took the CD from its case and inserted it in the player.

case
{i} kın
case
{f} örtmek
case
{f} kutulamak
case
{i} kanıt

Polis davayla ilgili yeni kanıtlar ortaya çıkarmıştır. - The police have uncovered new evidence related to the case.

case
{i} kovan

Polis cesedin yanında bir mermi kovanı buldu. - The police found a cartridge case next to the body.

case
{i} tuhaf tip
case
{i} kılıf

Tom gitarı kılıfından çıkardı ve çalmaya başladı. - Tom took his guitar out of its case and started playing.

Tom gitar kılıfını açtı ve gitarını çıkardı. - Tom opened his guitar case and took out his guitar.

case
{i} kutu, sandık
case
{i} kasa

Partimiz için on kasadan daha fazla biraya ihtiyacımız var. - We need more than ten cases of beer for our party.

Polis kasanın içine bakmaya karar verdi. - The police have decided to look into the case.

case
{i} valiz

Ona, bu valizi üst kata taşıtacağım. - I'll get him to carry this case upstairs.

Английский Язык - Английский Язык
case
sheath
an enveloping structure or covering enclosing an animal or plant organ or part

    Расстановка переносов

    an en·ve·lop·ing struc·ture or co·ver·ing en·clos·ing an a·ni·mal or plant or·gan or part

    Турецкое произношение

    ın învelıpîng strʌkçır ır kʌvrîng enklōzîng ın änımıl ır plänt ôrgın ır pärt

    Произношение

    /ən ənˈveləpəɴɢ ˈstrəkʧər ər ˈkəvrəɴɢ enˈklōzəɴɢ ən ˈanəməl ər ˈplant ˈôrgən ər ˈpärt/ /ən ɪnˈvɛləpɪŋ ˈstrʌkʧɜr ɜr ˈkʌvrɪŋ ɛnˈkloʊzɪŋ ən ˈænəməl ɜr ˈplænt ˈɔːrɡən ɜr ˈpɑːrt/
Избранное