O çok geçmeden eve döner.
- It won't be long before he returns home.
O, çok uzun konuşmayacağını söyleyerek başladı.
- He began by saying that he would not speak very long.
Tom uzun bir zaman için Fransızca konuşmayı öğrenmeyi deniyordu.
- Tom has been trying to learn to speak French for a long time.
Ben, o filmi uzun zaman önce izledim.
- I have seen that film long ago.
Uzun zaman önce, burada bir köprü vardı.
- A long time ago, there was a bridge here.
Bunu çoktandır yapmak istiyorum.
- I've been wanting to do that for a long time.
Yollarını kaybettiler, yoksa çoktan varmış olurlardı.
- They lost their way; otherwise, they would have arrived long ago.
Uzun zamandır oraya gitmek istemektesin, değil mi?
- You have wanted to go there for a long time, haven't you?
Oda uzun süredir boş.
- The room has been empty for a long time.
Onlar uzun süredir burada yaşıyor.
- They have lived here for a long time.
Every uptick made the longs cheer.