El yazısı kullanabilen genç insanların sayısının gitgide azaldığını şaşkınlıkla öğrendim.
- I was amazed to learn that fewer and fewer young people can write in cursive.
Sürücü sınavını geçerek herkesi şaşırttı.
- He amazed everyone by passing his driving test.
Brezilya'ya tek başına gitmesi bizi şaşırttı.
- It amazed us that she had been to Brazil alone.
Uzmanlar da şaşırmıştı.
- The experts were amazed, too.
Gördüğünde şaşırmıştı.
- He was amazed at the sight.
Tom beni şaşırtmaktan asla vaz geçmez.
- Tom never ceases to amaze me.
Sizin şefkatiniz beni şaşırtmaktan asla vazgeçmiyor.
- Your compassion never ceases to amaze me.
Onun ani istifası beni şaşırttı.
- I was amazed at his abrupt resignation.
Onun akıllılığı sık sık beni şaşırtır.
- Her cleverness often amazes me.
O şaşkınlık içinde baktı.
- She looked in amazement.
Şaşkınlık ve hayranlık dolu olarak ona baktım. Bir süre sonra o seslendi Aval aval bakarak orada durma!
- I looked at her full of amazement and admiration. After a while she hissed Don't stand there gawking!
Shattuck looked at him in amaze.
He was amazed when he found that the girl was a robot.
amazeth many men that are to speak or show themselves in public assemblies, or before some great personages .
... And I'm amazed. ...