I like to walk aimlessly.
- Amaçsızca yürümekten hoşlanırım.
I walked about aimlessly on the street.
- Caddede amaçsızca gezindim.
The men achieved their objectives.
- Erkekler amaçlarına ulaştı.
Atomic energy can be utilized for peaceful purposes.
- Atom enerjisi barışçıl amaçlarla kullanılabilir.
Making money is his main purpose in life.
- Para kazanmak hayatındaki asıl amaçtır.
The men achieved their objectives.
- Erkekler amaçlarına ulaştı.
She aimed to become an actress.
- O bir aktrist olmayı amaçladı.
Linguistics is the discipline which aims to describe language.
- Dilbilim dili tanımlamayı amaçlayan bilim dalıdır.
We always have to make efforts to reach our goals.
- Amaçlarımıza ulaşmak için her zaman çaba harcamak zorundayız.
Fred told his wife about the goals that he wanted to accomplish.
- Fred başarmak istediği amaçlardan karısına bahsetti.
Their intentions are obvious.
- Onların amaçları açıktır.
I need to know your intentions.
- Amaçlarını bilmem gerekiyor.
They will have achieved their goal.
- Onlar amaçlarına ulaştılar.
We're here for a good cause.
- Burada iyi bir amaç için buradayız.
What's the point in doing that?
- Onu yapmada amaç nedir?
With all due respect, I think they both had valid points.
- Kusura bakmayın ama, onların her ikisinin mantıklı amaçları var.
I need to know your intentions.
- Amaçlarını bilmem gerekiyor.
Their intentions are obvious.
- Onların amaçları açıktır.
Atomic energy can be used for peaceful ends.
- Atom enerjisi barışçıl amaçlar için kullanılabilir.
This room is used for various purposes.
- Bu oda birçok amaçla kullanılır.
Special forces are used for special purposes.
- Özel kuvvetler özel amaçlar için kullanılır.
Truth is a goal, not a destination.
- Gerçek, bir hedef değil, amaçtır.
Tom and Mary finally reached their destination.
- Tom ve Mary sonunda amaçlarına ulaştılar.
It wasn't designed for that purpose.
- Bu, o amaç için tasarlanmadı.
Many people drift through life without a purpose.
- Pek çok insan amaçsızca hayatın içinde sürükleniyor.
I've been meaning to fix that leak.
- O sızıntıyı gidermeyi amaçlıyorum.