Fakat ben sana inanmıyorum Chuck ve de senin arkadaşlarına!
- Ama Chuck, sana ve arkadaşlarına inanmıyorum!
This is a good book, but that is better.
- Bu iyi bir kitaptır ama şu daha iyidir.
He is young, but experienced.
- O genç ama deneyimli.
I only have one mouth, but I have two ears.
- Sadece tek ağzım ama iki kulağım var.
Tom worked hard only to fail the exam.
- Tom çok çalıştı ama sınavda başarısız oldu.
The sentence is correct, however, I would word it differently.
- Cümle doğru ama onu farklı bir biçimde ifade edebilirdim.
Tom wanted to give Mary a goodbye kiss. However, she backed away.
- Tom Mary'ye bir hoşça kal öpücüğü vermek istedi ama Mary geri çekildi.
Tom's already here, but Bill hasn't come yet.
- Tom çoktan burada, ama Bill henüz gelmedi.
I know Mr. Saito by sight, but I haven't met him yet.
- Bay Saito'yu simaen biliyorum ama henüz onunla tanışmadım.
Love is blind, but jealousy can see even nonexistent things.
- Aşk kördür ama kıskançlık var olmayan şeyleri bile görebilir.
Love isn't blind, but it's often stupid.
- Aşk kör değildir ama çoğu zaman aptaldır.
Tom named his boat after his girlfriend, but then she left him.
- Tom teknesine kız arkadaşının adını verdi ama sonra o onu terk etti.
The regulation was abolished, but then it was reenacted.
- Düzenleme kaldırıldı ama sonra yeniden yürürlüğe kondu.