Telefon çalmadan önce güç bela eve varmıştım.
 - Scarcely had I reached home before the telephone rang.
Tom hemen hemen hiç egzersiz yapmaz.
 - Tom scarcely ever gets any exercise.
Tom güçlükle Mary'yi tanıdı.
 - Tom scarcely recognized Mary.
Ben gözlerime güçlükle inandım.
 - I scarcely believed my eyes.
Tom hemen hemen hiç egzersiz yapmaz.
 - Tom scarcely ever gets any exercise.
Bir gökkuşağı belirmeden önce, hemen hemen yağmur durmuştu.
 - Scarcely had the rain stopped before a rainbow appeared.
Bebek doğduğundan beri neredeyse hiç dışarı çıkmadım.
 - They have scarcely gone out since the baby was born.
Neredeyse hiç para kalmamıştı.
 - There was scarcely any money left.
Biri kapıyı çaldığında o, kitabı okumaya henüz başlamıştı.
 - She had scarcely started reading the book, when someone knocked at the door.
Yangın çıktığında pazar henüz açılmıştı.
 - Scarcely had the market opened when the fire broke out.
Nature scarcely ever gives us the very best—for that we must have recourse to art.