Onun geçmişi hakkında her türlü söylenti yükseldi.
- All sorts of rumors rose about her past.
Her tür tabloyu severim.
- I like all sorts of paintings.
Tom bana her çeşit soru sordu.
- Tom asked me all sorts of questions.
Tokyo'da her çeşit millet yaşar.
- All sorts of people live in Tokyo.
... So there are all sorts of things that have to be done ...
... could pick up all sorts of things. ...