Dünyanın her yerinde çok sayıda insanlar barış istiyorlar.
- A lot of people want peace all over the world.
Yiyecek yokluğundan dolayı şehrin her yerinde şiddet patlak verdi.
- Violence erupted all over the city because of the food shortages.
Biz ülkenin her yerinde seyahat ettik.
- We travelled all over the country.
Dünyanın her yerinde çok sayıda insanlar barış istiyorlar.
- A lot of people want peace all over the world.
Onun her tarafı ağrıyordu.
- She was aching all over.
Vücudumun her tarafında ağrılarım ve sızılarım var.
- I have aches and pains all over my body.
Her şeye yeniden başladık.
- We started all over again.
Tom raporu baştan yeniden yazmak zorundaydı.
- Tom had to write the report all over again.
Onun bitmiş olduğunu biliyorduk.
- We knew it was all over.
Tom için her yerde araştırma yaptım.
- I searched all over for Tom.
Uçuştan sonra her yerde morlukları vardı.
- He had bruises all over after the fight.
Size tekrar aşık olabilirim.
- I could fall in love with you all over again.
Tom bütün hikayeyi tekrar baştan dinlemek zorunda kaldı.
- Tom had to listen to the whole story all over again.
Şimdi her şeye baştan başlamalıyım.
- Now I have to start all over again.
Tom bütün hikayeyi tekrar baştan dinlemek zorunda kaldı.
- Tom had to listen to the whole story all over again.
Dancing with everyone, singing show tunes all night: that was Luke all over.
He was covered all over with mud.
I've looked all over for it.
He dropped the bucket and got paint all over the floor and his clothes.''.