Ona gitmemesini rica ettim, fakat yine de gitti.
- I asked him not to go, but he left all the same.
O çok iyi bir iş yapmıyor. Yine de, onun elinden geleni yaptığını kabul etmelisin.
- He's not doing a very good job. All the same, you've got to admit that he's doing his best.
İnsanlar hepsi bir değil.
- People aren't all the same.
He knew it was risky, but he did it all the same.
... all at the same time. ...