There is nothing wrong with the Turkish people's power of perception.
- Türk toplumunun algılama yeteneği bozuk değildir.
Politics is the art of perception.
- Politika bir algılama sanatıdır.
To hate, to love, to think, to feel, to see; all this is nothing but to perceive.
- Görmek, hissetmek, düşünmek, sevmek, nefret etmek; bütün bunlar algılamaktan başka bir şey değildir.
What matters is the way the public perceives you.
- Önemli olan, kamuoyunun sizi nasıl algıladığıdır.
To hate, to love, to think, to feel, to see; all this is nothing but to perceive.
- Görmek, hissetmek, düşünmek, sevmek, nefret etmek; bütün bunlar algılamaktan başka bir şey değildir.
Our sensors did not detect anything unusual.
- Sensörlerimiz olağandışı bir şey algılamadı.
Our eyes can detect light.
- Gözlerimiz ışığı algılayabilir.
Gravitational waves are very hard to detect.
- Yerçekimi dalgalarını algılamak çok zordur.
It is not possible to conceive without perceiving.
- algılama olmadan yaratmak imkansızdır.
To hate, to love, to think, to feel, to see; all this is nothing but to perceive.
- Görmek, hissetmek, düşünmek, sevmek, nefret etmek; bütün bunlar algılamaktan başka bir şey değildir.