New York, Seattle'dan iki saat ileride.
- New York is 2 hours ahead of Seattle.
Tom her zaman bizden bir adım öndedir.
- Tom is always one step ahead of us.
O, kendi sınıfında İngilizcede öndedir.
- He is ahead of his class in English.
Biz programın çok ilerisindeyiz.
- We're way ahead of schedule.
Ben programın çok ilerisindeyim.
- I'm well ahead of schedule.
Okul iki kilometre ilerde.
- The school is two kilometers ahead.
Programdan ilerdeyiz.
- It's ahead of schedule.
Doğru bir yol bulmadıkça bu alanda asla ileri gitmeyeceksin.
- You'll never get ahead in this place unless you go through the proper channels.
Benzin istasyonu bir kilometre ileride.
- A gas station is one kilometer ahead.
İz başta kaba görünüyordu.
- The trail ahead looked rough.
Gelecek sefer önceden telefon edin.
- Next time phone ahead.
Raffle's'da yemek yemek istiyorsan, haftalar önceden rezerve ettirmelisin.
- If you want to eat at Raffle's, you must reserve weeks ahead.
İlerlemenin sırrı başlamaktır.
- The secret of getting ahead is getting started.
Onlar yavaşca ileriye doğru hareket etti.
- They moved ahead slowly.
Her zaman en az beş dakika önceden gelmeye çalışırım.
- I try to always arrive at least five minutes ahead of time.
Lütfen önceden planınızı bana bildirin.
- Please inform me of the plan ahead of time.
Her zaman biraz erken gelirim.
- I always arrive a little ahead of time.
Ben önde kırmızı bir araba görüyorum.
- I see a red car ahead.
Önden buyuralım ve yiyelim.
- Let's go ahead and eat.
Benzin istasyonu bir kilometre ileride.
- A gas station is one kilometer ahead.
Yaklaşık otuz yarda ileride.
- It's about thirty yards ahead.
Kahkaha bir cam sileceği gibidir. Yağmuru durduramaz, ancak seni ileri doğru hareket ettirir.
- Laughter is like a windshield wiper. It can't stop the rain, but it lets you move ahead.
Sen önden git. Ben yakında sana yetişirim.
- Go on ahead. I'll catch up with you soon.
Biz önden gittik ve Tom olmadan yedik.
- We went ahead and ate without Tom.
Eğer gelemezsen, bana vaktinden önce bildirmelisin.
- If you can't come, you should let me know ahead of time.
Eğer gelemezsen, lütfen bana vaktinden önce bildir.
- If you can't come, please let me know ahead of time.
A hill loomed ahead of them.
I arrived at Jack's suite half an hour ahead of him.
Just ahead you can see the cliffs.
He is far ahead of his class in math.
... stay ahead of drug-resistant bacteria are paper thin material that stronger ...
... WELL, WAY AHEAD OF YOU, DAD. ...