Endişeler onu hızla yaşlandırdı.
- Worries aged him rapidly.
Tom biraz yaşlanmadı.
- Tom hasn't aged one bit.
Fadıl, 76 yaşında doğal nedenlerden dolayı hapishanede öldü.
- Fadil died in prison, aged 76, of natural causes.
Dört buçuk yaşında yüzmeyi öğrendim.
- I learned to swim aged four and a half.