Bunu satın alınabilir yapmak istiyoruz.
- We want to make it affordable.
Güneş enerjisi, bol, temiz, düşük maliyetli ve yenilenebilirdir.
- Solar energy is abundant, clean, affordable and renewable.
Ekonomik konuta acil bir ihtiyaç vardır.
- There is an urgent need for affordable housing.
Tom'un bir yat almaya gücü yetmez.
- Tom can't afford to buy a yacht.
Tom'un böylesine pahalı bir gerdanlığı almaya asla gücü yetmedi.
- Tom could never afford to buy such an expensive necklace.
We cannot afford to disbelieve a friend, our child or our spouse when they are actually telling the truth, and so we err on the side of beleiving the liar.
bir arkadaşımız, çocuğumuz, eşimiz gerçeği söylediğinde onlara inanmamayı kaldıramayız, ve bu ned.
Sami bunu karşılayamaz.
- Sami can't afford this.
Bunu karşılayabileceğimi sanmıyorum.
- I don't think I can afford this.
The sea affords an abundant supply of fish.
A good life affords consolation in old age.
We can only afford to buy a small car at the moment.
... that has to do with the Affordable Care Act, "Obamacare." ...
... already because will be affordable care act: ...