Sahne oldukça dokunaklıydı.
- The scene was quite touching.
Bu çok dokunaklı bir hikaye.
- It's a very touching story.
Sorun bizim okulun prestiji etkiler.
- The problem affects the prestige of our school.
Konuşması dinleyicileri derinden etkiledi.
- His speech deeply affected the audience.
Denizde yaşayan canlıların çoğu, kirlilikten etkilenir.
- Most living creatures in the sea are affected by pollution.
Olay onun geleceğini etkiledi.
- The event affected his future.
O, çocukları için sıcak duygusal yakınlık gösteriyor.
- He shows warm affection for his children.
Onun duyguları ile oyun oynama.
- Don't toy with her affections.
Otomatik kapıların kesin bir avantajı, insanlar kapı kollarına dokunarak bulaşıcı hastalıklarını yayamayacaklarıdır.
- A definite advantage of automatic doors is that people can't spread their contagious diseases by touching door handles.
Görme engelli insanlar Braille denilen kabartılmış noktalardan oluşan bir sistem kullanarak, dokunarak okurlar.
- Blind people read by touching, using a system of raised dots called Braille.
Dairemin onarılmaya ihtiyacı var.
- My apartment needs touching up.
Tom eşyalarına dokunan insanları sevmez.
- Tom doesn't like people touching his stuff.
Yemeğime dokunan insanları sevmiyorum.
- I don't like people touching my food.
Suriye'deki istikrarsız güvenlik durumu Türkiye'yi de etkilemektedir.
- The unstable security situation in Syria also affects Turkey.
Alzheimer hastalığı tüm dünyada yaklaşık 50 milyon insanı etkilemektedir.
- Alzheimer's disease affects nearly 50 million people around the world.
He was deeply affected by the themes in the play.
A young gentlewoman in Basil was married to an ancient man against her will, whom she could not affect; she was continually melancholy, and pined away for grief .
I try not to let my emotions influence my decisions.
- I try not to let my emotions affect my decisions.