Kadınlar için eşit hakları savundu.
- She advocated equal rights for women.
O, sınıf ayrımlarının ortadan kaldırılmasını savundu.
- He advocated abolishing class distinctions.
Ben onun bir avukat olmadığına inanıyorum.
- I believe he is not an advocate.
Tom, beyin fırtınası toplantısında şeytanın avukatı rolünü oynadı.
- Tom played the role of devil's advocate at the brainstorming meeting.
Kuralların bir revizyonunu savunuyor.
- He advocates a revision of the rules.
O, sınıf ayrımlarının ortadan kaldırılmasını savundu.
- He advocated abolishing class distinctions.
Sen bizim savunucumuzsun, Tom.
- You are our advocate Tom.
I like trees, but I do not advocate living in them.
The lawyer was one of a few good child advocates in town.
She has been a strong advocate for reform.