You have to devote yourself to the task.
- Kendinizi göreve adamak zorundasınız.
He intends to devote his life to curing the sick in India.
- O, hayatını Hindistan'daki hastaları tedavi etmeye adamak istiyor.
You have to dedicate yourself to the task.
- Kendini göreve adamak zorundasın.
I'd like to dedicate this song to Tom.
- Bu şarkıyı Tom'a adamak istiyorum.
Indonesia consists of many islands and two peninsulas.
- Endonezya çok fazla adadan ve iki yarımadadan oluşur.
Seen from the sky, the island was very beautiful.
- Gökyüzünden bakıldığında ada çok güzeldi.
Hard work and dedication will bring you success.
- Sıkı çalışma ve kendini adama sana başarıyı getirecektir.
He dedicates himself to research.
- O kendini araştırmaya adadı.
The mandatory character of schooling is rarely analyzed in the multitude of works dedicated to the study of the various ways to develop within children the desire to learn.
- Eğitimin zorunlu karakteri çocukların içinde öğrenme arzusu geliştirmek için çeşitli şekillerde çalışmaya adanmış işlerin çokluğunda nadiren analiz edilir.
The Island of Taiwan's surface area is thirty-six thousand square kilometers.
- Tayvan adasının yüz ölçümü 36.000 kilometre kare.
The islet stands out above the water.
- Adacık su üstüne çıkıyor.
The islet resembled a tortoise from afar.
- Adacık uzaktan bir kaplumbağaya benziyordu.
He dedicated himself to research.
- O kendini araştırmaya adadı.
He dedicated himself to biology studies for almost ten years.
- On yıldır kendini biyoloji çalışmalarına adadı.
She devoted herself to the volunteer activity.
- O, gönüllü faaliyetine kendini adamış.
Several young engineers were employed and were devoted to developing a new computer.
- Birçok genç mühendis istihdam edildi ve onlar kendilerini yeni bir bilgisayar geliştirmek için adadılar.
Several young engineers were employed and were devoted to developing a new computer.
- Birçok genç mühendis istihdam edildi ve onlar kendilerini yeni bir bilgisayar geliştirmek için adadılar.
He intends to devote his life to curing the sick in India.
- O, hayatını Hindistan'daki hastaları tedavi etmeye adamak istiyor.
The islet resembled a tortoise from afar.
- Adacık uzaktan bir kaplumbağaya benziyordu.
The islet protrudes above the water.
- Adacık su üstünde çıkıntı yapıyor.