Определение adam в Турецкий язык Английский Язык словарь
- {i} Guy
I have no idea what that guy is thinking.
- Bu adamın ne düşündüğü hakkında hiçbir fikrim yok.
Why were you picking up guys?
- Niçin adamları topluyorsunuz?
- chap
- bird
The man shot three birds with a gun.
- Adam bir silahla üç kuşu vurdu.
The old man opened the car window and aimed his gun at the bird.
- Yaşlı adam araba penceresini açtı ve silahıyla kuşa nişan aldı.
- human being
- hired man
- dog
A man with a big dog came in.
- Büyük bir köpeği olan adam içeri girdi.
The guys are sleeping like dogs.
- Adamlar köpekler gibi uyuyorlar.
- homo
- worker
- dick
- feller
- hand
Felicja is married to a handsome man called Lazarz.
- Felicja, Łazarz adında yakışıklı bir adamla evli.
The man took the boy by the hand.
- Adam çocuğu elinden tuttu.
- one
Dima slept with 25 men in one night and then killed them.
- Dima bir gecede 25 adamla yattı ve sonra onları öldürdü.
No one wanted to insult these men.
- Hiç kimse bu adamlara hakaret etmek istemedi.
- hired hand
- person
The old person died in their room.
- Yaşlı adam odasında öldü.
Donald Trump is a famous business person.
- Donald Trump ünlü bir iş adamıdır.
- man
The old man was hard of hearing.
- Yaşlı adam duymakta zorlanıyor.
The police are after the man.
- Polis adamın peşinde.
- joker [(Konuşma Dili)]
- cuss [(Konuşma Dili)]
- fellow man
- fellow
He is a very decent fellow.
- O, çok hoşgörülü bir adamdır.
For all his faults, he is a good fellow.
- Tüm hatalarına rağmen, o iyi bir adam.
- feller [(Konuşma Dili)]
- employee
- (isim) Prophet Adam
- employee; servant; retainer; helper
- person, individual
- lad; Jack
- a good person
- bozo [sl.]
- manpower
- man, person, fellow, guy, chap, bloke, cookie, bastard; human being; employee, worker; manpower; hired man, hired hand
- follower, supporter, man
- prov. husband, man. Adamım! (Konuşma Dili) My friend!
- agent, representative
- one, a person
- men
Two men had their arms severed in Taiwan after a tug-of-war accident.
- İki adam rekabet kazasından sonra Taiwan'da kollarını koparttılar.
Dima slept with 25 men in one night and then killed them.
- Dima bir gecede 25 adamla yattı ve sonra onları öldürdü.
- {i} Jack
Jackson was a rough man.
- Jackson, kaba bir adamdı.
The gunman was Jack Ruby.
- Silahlı adam Jack Ruby idi.
- hombre
- bimbo
- bloke
- cookie
Hope is when you suddenly run to the kitchen like a mad man to check if the empty chocolate cookie box you just finished an hour ago is magically full again.
- Ümit; bir saat önce bitirdiğin çikolatalı çörek kutusunun sihirle tekrar dolup dolmadığını kontrol etmek için çılgın bir adam gibi birdenbire mutfağa doğru koştuğundadır.
- gentleman
He described the man as a model gentleman.
- Adamı örnek bir beyefendi olarak tanımladı.
You're a gentleman and a scholar.
- Sen bir beyefendi ve bir bilim adamısın.
- johnny
- bastard
- fella
- guy's
- man's
- of man
- {i} buster
- {i} cuss
- {i} lad
The two men competed for Lady Mary's heart.
- İki adam Lady Mary'nin kalbi için yarıştı.
The lady tolerated the man.
- Kadın adama tahammül etti.
- gent
You're a gentleman and a scholar.
- Sen bir beyefendi ve bir bilim adamısın.
The gentle-looking old man got up and gave his hand to me.
- Kibar görünüşlü yaşlı adam kalktı ve elini bana verdi.
- joo
- {i} cooky
- bod
Tom said that, from childhood, he had felt like a girl who had been born in the body of a man.
- Tom, çocukluktan beri, bir adamın vücudunda doğmuş olan bir kız gibi hissettiğini söyledi.
Is she a woman with a beard or a man with a woman's body?
- O sakallı bir kadın mı yoksa kadın vücutlu bir adam mı?
- {i} bean
The man returned from his vacation full of beans.
- Adam tatilinden çok enerjik döndü.
- {i} bozo
- {i} fucker
- {i} joker
- mug
Tom said he was mugged by three men.
- Tom, üç adam tarafından gasp edildiğini söyledi.
- adam kaçırma
- abduction
No abduction had been reported in that town since 1965.
- 1965 yılından bu yana o kasabada hiçbir adam kaçırma olayı bildirilmemişti.
- adam seçmek
- pick up
- adam öldürme
- (Hukuk) homicide
- adam öldürme
- murder
- adam başı
- head
- adam öldürme
- manslaughter
Tom has been acquitted of manslaughter.
- Tom adam öldürmekten berat etti.
Tom is serving a ten-year sentence for manslaughter.
- Tom kazara adam öldürme için on yıl hapis cezası çekiyor.
- adam akıllı
- wisely
- adam asmak
- hang
- adam başına
- for each person
- adam başına
- each
- adam etmek
- chastise
- adam etmek
- put in order
- adam etmek
- rectify
- adam gücü
- hand
- adam olmak
- mend one's ways
- adam olmak
- grow into manhood
- adam otu
- (Tıp) mandragora autumnalis
- adam sen de
- never mind!
- adam sen de
- who cares?
- adam seçmek (oyun için)
- pick up
- adam tutmak
- mark a man
- adam vermek
- man
- adam vurmak
- commit murder
- adam asmaca
- by hatchet
- adam kaçırmak
- kidnap
- adam olma
- be a man
- Adam sen de
- who cares?, never mind!
- adam adama defans
- sports man-to-man defense
- adam adama savunma
- sports man-to-man defense
- adam almamak
- (for streets) to be very crowded with people, be teeming with people
- adam asma
- hatchet job
- adam asma
- gallows
- adam atamak
- man
- adam azmanı
- strapping man
- adam azmanı
- enormously large person
- adam başı
- a/per head, apiece
- adam başına
- apiece
- adam başına
- apiece, for each person
- adam başına
- per head
- adam başına düşen iş
- workload
- adam beğenmemek
- to be overcritical
- adam beğenmemek
- to be overcritical of people
- adam boyu
- the height of a man
- adam değilim
- I'll be damned if (I will/do)
- adam değilim!
- (Konuşma Dili) I'll be damned
- adam etmek
- 1. to be the making of (someone); to mature, make a man/a woman of. 2. to put (something) in good repair, rejuvenate. 3. to set (a place, an organization) to rights, put (a place, an organization) on its feet; to make (a place, an organization) into something, make (a place, an organization) thrive
- adam etmek
- civilize
- adam etmek
- a) to chastise, to lick sb into shape; b) to put in order, to rectify, to better
- adam evladı
- well-mannered person
- adam evladı
- a person of good family and upbringing
- adam gibi
- properly
- adam gibi
- 1. properly, suitably, in the right way. 2. worthy, genuine, real
- adam gibi
- decent
Tom seems to be a decent guy.
- Tom iyi bir adam gibi görünüyor.
- adam istemek
- (for a project, for someone) to require a good man, need a person who's really worth his salt
- adam içine çıkmak
- to go out in public
- adam içine çıkmak karışmak
- to mix with people
- adam kaldırmak
- to kidnap someone, abduct someone
- adam kayırma
- favouritism [Brit.]
- adam kayırma
- favoritism
- adam kayırma
- favouritsm, favoritism
- adam kaçıran kimse
- kidnapper
- adam kaçıran kimse
- kidnaper
- adam kaçırma
- kidnaping
- adam kaçırma
- (Hukuk) (bir erkek, kadın veya çocuğun zor kullanılarak kaçırılması) kidnapping, abduction
- adam kaçırma
- kidnapping
He's being accused of kidnapping.
- O adam kaçırmakla suçlanıyor.
I find it hard to believe that Tom was involved in the kidnapping.
- Ben Tom'un adam kaçırmaya karıştığını inanmayı zor buluyorum.
- adam koymak
- plant
- adam kullanmak
- to know how to make sb work efficiently
- adam kullanmak
- 1. to know how to use someone for one's own benefit. 2. to know how to get someone to work, know how to get work out of someone, know how to work someone
- adam kökü
- (Tabiat Doğa) (bitki, Fam: patlıcangiller,badincaniye) [syn.: adam kökü, adamotu, kankurutan] mandrake
- adam kıtlığı
- manpower shortage
- adam kıtlığı yokluğu
- shortage of qualified and capable people
- adam olmak
- reform
- adam olmak
- grow into a man
- adam olmak
- a) to grow into manhood, to grow to be a man b); to mend one's ways
- adam olmak
- 1. to grow up and become a responsible member of society. 2. (for something in disrepair) to be given a new lease on life, be put in good repair
- adam olmamak
- to come to no good
- adam olmaz
- hopeless, incorrigible, desperate
- adam olmaz
- sad
- adam olmaz
- incorrigible
- adam satmak
- get rid of (someone)
- adam sayılmayan kimse
- non person
- adam sağmak
- to trick a man out of his money, milk people
- adam sen de!
- (Konuşma Dili) Don't worry./Take it easy!/Never mind
- adam seçmek
- to show favor, play favorites, not to give a fair chance to everyone
- adam sırasına geçmek girmek
- to win a place of respect and responsibility
- adam tutmak
- to mark a man
- adam vurmak
- to commit murder
- adam yerine koymak
- to hold in esteem
- adam yerine koymamak
- throw on the scrap heap
- adam yerine koymamak
- to treat sb like dirt
- adam yerine koymamak
- treat smb. like dirt
- adam yerine koymamak
- to think (someone) to be beneath consideration, consider (someone) to be of no importance
- adam yerine koyulmayan kimse
- unperson
- adam yerleştirilmiş
- manned
- adam yerleştirmek
- man
- adam yolu
- manway
- adam öldürme
- manslaughter, homicide, murder
- adam öldürme
- thuggee
- adam öldürme
- assassination
- adam öldürme suçu
- (Hukuk) murder
- adam öldürmek
- commit homicide
- adam öldürmek
- to murder someone, commit murder
- adam öldürmek
- kill smb
- adam öldürmeye meyilli
- homicidal
- adam şeklinde bira bardağı
- Toby mug
- adam şeklinde bira bardağı
- toby
- adam şeklinde bira bardağı
- toby jug
- adam-gün
- person-day
- adam-zaman
- person-time
- adam/insan sarrafı
- a good judge of people
- adam/yıl
- (Ticaret) man-year
- kötü adam
- villain
The hero became the villain.
- Kahraman kötü adam oldu.
In this story, the hero is also the villain.
- Bu hikayede kahraman da kötü adam.
- kardan adam
- snowman
I heard that they found the footprints of an abominable snowman in the Himalayas.
- İğrenç bir kardan adamın ayak izlerini Himalayalarda bulduklarını duydum.
I heard that footprints of an abominable snowman were found in the Himalayan mountains.
- İğrenç bir kardan adamın ayak izlerinin Himalaya dağlarında bulunduğunu duydum.
- balık adam
- diver
- erkek adam
- real man
- kaba adam
- bear
- kilit adam
- keyman
- küçük adam
- peanut
- küçük adam
- pipsqueak
- önemli adam
- mogul
- aslan yürekli adam
- lion
- baba adam
- good hearted
- beyaz adam
- (Argo) honkie
- beyaz adam
- (Argo) honkey
- duran adam
- A new style of peaceful protest started by a Man who has been standing in İstanbul Taksim Square since Monday morning Jun 17th 2013
- duran adam
- standing man
- ekonomik adam
- (Ticaret) economic man
- erkek adam
- (deyim) man enough
- fare adam
- (Pisikoloji, Ruhbilim) rat man
- garip adam
- crank
- genç (adam)
- youth
- genç adam
- (Argo) blighter
- genç adam
- (Argo) fellow
- genç adam
- (Argo) feller
- genç adam
- (Argo) lad
- genç adam
- (Argo) gent
- genç adam
- (Argo) chap
- genç adam
- (Argo) cuss
- genç adam
- (Argo) fella
- genç adam
- muchacho
- kilit adam
- kingpin
- kilit adam
- linchpin
- kurt adam
- lycanthrope
- kötü adam
- scoundrel
- küçük adam
- small man
- saman adam
- straw man
- tembel adam
- drone
- çirkin adam
- ugly man
- Ahmak adam söz bulamayınca bahse girer
- (Atasözü) A wager is a fool's argument
- aceleci ve uzun boylu adam
- impatient and the tall man
- adamlar
- mens
- birkaç iyi adam
- a few good men
- karayağız, siyah adam
- Karayagiz black man
- uzun boyunlu (adam
- long neck Man
- be adam
- man alive