Sizlerden herhangi birinin bu hafta sonu bizim lise toplantısına gitmeyi planlayıp planlamadığınızı sadece merak ediyordum.
- I was just wondering if any of you are planning to go to our high school reunion this weekend.
Mary'nin onun annesine yardım etmeyi planlamadığını Tom'a söyleme.
- Don't tell Tom that Mary isn't planning on helping his mother.
Tom partiyi planlayarak iyi bir iş yaptı.
- Tom did a good job planning the party.
Tanrı şahidimdir ki Tom, planladığın sürpriz partiden ona bahsetmedim.
- As God as my witness Tom, I didn't tell her about the surprise party you're planning.
Saldırı yeterli planlama yapılmadan başladı.
- The attack began without enough planning.