Dış ilişkiler hakkında çok şey bilir.
- He knows a lot about foreign affairs.
Hükümet sivil ilişkilerden zarar görüyor.
- A government suffers from civil affairs.
Çok ihtiraslı bir aşk macerasıydı.
- It was a very passionate love affair.
Öldüğün zaman, senin işlerine ben bakacağım.
- I'll look after your affairs when you are dead.
İşlerine karışmaya niyetim yok.
- I have no intention of meddling in your affairs.
O, korkunç bir olaydı.
- It was a terrible affair.
Olaydan duyduğu üzüntüyü ifade etti.
- He expressed regret over the affair.
Vali meselesinin kesintisiz görüntüleri internette ortaya çıktı.
- Uncut footage of the governor's affair has surfaced on the Internet.
Bütün bu mesele bana bir baş ağrısı veriyor.
- This whole affair is giving me a headache.
İş hakkında konuşmak ister misin?
- Do you want to talk about the affair?
Olay hakkında konuşmak istemiyor musun?
- Don't you want to talk about the affair?
Dış ilişkiler hakkında çok şey bilir.
- He knows a lot about foreign affairs.