An urgent telegram brought her hurrying back to Tokyo.
- Acil bir telgraf onu Tokyo'ya aceleyle geri getirdi.
Tom said it was urgent.
- Tom bunun acil olduğunu söyledi.
Only an immediate operation can save the patient's life.
- Sadece bir acil operasyon hastanın hayatını kurtarabilir.
McKinley demanded an immediate ceasefire in Cuba.
- McKinley Küba'da acil bir ateşkes istedi.
We have more pressing things to discuss.
- Tartışmak için daha acil şeylerimiz var.
We have some pressing problems to solve.
- Çözecek bazı acil sorunlarımız var.
Our company is going to be left behind too if we don't create an environment in which we can get instant Internet access.
- Acil internet girişi olan bir çevre yaratmazsak, bizim şirketimizde geride kalacak.
In case of emergency, call 119.
- Acil durumda, 119'u arayın.
This is an emergency.
- Bu acil bir durumdur.
What number should I call in case of an emergency?
- Acil durumda hangi numarayı aramalıyım?
Please push this button at once in case of emergency.
- Acil durumda derhal bu düğmeye basınız.
When he got into the emergency department, they said he just imagined everything.
- O, acil servise vardığında onlar her şeyi düşündüğünü söyledi.
Where should I go to be admitted into the emergency room?
- Acil servise kabul edilmek için nereye gitmeliyim?
Tom had to go to the emergency room by ambulance.
- Tom ambulansla acil servise gitmek zorunda kaldı.
Tom ended up in the emergency room.
- Tom acil odasında düştü.
Tom had to go to the emergency room by ambulance.
- Tom ambulansla acil servise gitmek zorunda kaldı.
I had to go to the emergency room.
- Acil servise gitmem gerekti.
Where is the emergency exit?
- Acil çıkış kapısı nerede?
Make certain where the emergency exit is before you go to bed at a hotel.
- Bir otelde yatmadan önce, acil çıkışın nerede olduğundan emin olun.