You'd better hurry up.
- Acele etsen iyi olur.
Hurry up, or you'll miss the train.
- Acele et, yoksa treni kaçıracaksın.
He hurried so as to be in time for the train.
- Trene zamanında yetişmek için acele etti.
We hurried to catch the bus.
- Biz otobüse yetişmek için acele ettik.
Although you rushed, you're not ready.
- Acele etmene rağmen, sen hazır değilsin.
Sami rushed to pick up Layla from school.
- Sami, Leyla'yı okuldan almak için acele etti.
I don't see any reason for hurrying.
- Ben acele etmek için herhangi bir neden görmüyorum.
Don't hurry if there's no purpose to your hurrying.
- Acele etmen için bir amacın yoksa acele etme.
We have time, there's no rush.
- Acele etmeyin, zamanımız var.
There's no need to rush.
- Acele etmeye gerek yok.
Hurry, or you'll miss the train.
- Acele et, yoksa treni kaçıracaksın.
Hurry up or you'll miss the train.
- Acele et, yoksa treni kaçıracaksın.