Tom telefonda kızları aramaya alışkındır.
- Tom is accustomed to calling up girls on the telephone.
Erken kalkmaya alışkınım.
- I'm accustomed to getting up early.
Alışılmış olandan farklı bir bağlamda bir şey görmek şaşırtıcı olabilir.
- Seeing something in a different context than the accustomed one can be surprising.
O hızla kendini yeni çevresine alıştırdı.
- He quickly accustomed himself to his new surroundings.
Kısa sürede kendini soğuk havaya alıştırdı.
- He soon accustomed himself to cold weather.
Yoluna çıkan herhangi birine rüşvet vermeye alışmış.
- He is accustomed to bribing anyone who gets in his way.
Tom burada çalışmaya alışmış durumda.
- Tom has gotten accustomed to it working here.
Tom dışarıda çalışmaya alışıktır.
- Tom is accustomed to working outside.
Annem zor işe alışık değildir.
- My mother is not accustomed to hard work.
Buradaki hayata alışmak biraz zamanımı alacak gibi görünüyor.
- It seems like it will take me a while to get accustomed to life here.
Erken kalkmaya alışkınım.
- I'm accustomed to getting up early.
O, seyahat etmeye alışkındır.
- He's accustomed to traveling.
O hızla kendini yeni çevresine alıştırdı.
- He quickly accustomed himself to his new surroundings.
Kısa sürede kendini soğuk havaya alıştırdı.
- He soon accustomed himself to cold weather.
accustomed to cold.
A well accustomed shop - Smollett.
An accustomed action - Shakespeare, Macbeth, V-v.
I shall always fear that he who accustoms himself to fraud in little things, wants only opportunity to practice it in greater.
... accustomed to it. At no point do you ever just brush it off and say, oh, well, there's ...
... are accustomed to thinking about cell phones. To talk, to text, but also in large parts ...