Tom binadan ayrılmak zorunda kalacak.
- Tom will have to leave the building.
O beni aradığında evden ayrılmak üzereydim.
- I was about to leave my house when she rang me up.
Anahtarı arabada bırakmak senin dikkatsizliğindi.
- It was careless of you to leave the key in the car.
Bu paketleri kısa bir süreliğine bırakmak istiyorum.
- I want to leave these packages for a while.
Tom izin için başvurdu.
- Tom applied for a leave of absence.
O az önce izinli gitti.
- He's just gone on leave.
Gitmek isteyen birini kalmaya zorlayamazsın. Eğer kalmak istersem, beni gitmeye zorlayabilirler mi?
- You cannot force someone to stay if they want to leave. If I want to stay, can they force me to leave?
Geride kalmak yerine terk etmeyi seçtim.
- I chose to leave instead of staying behind.
Yola çıkmak istiyor musun?
- Do you want to leave?
Ben yola çıkmak için hazır değildim.
- I wasn't ready to leave.
Vedalaşmadan gitmek istediğine emin misin?
- Are you sure you want to leave without saying goodbye?
Vedalaşmadan gitmek istemedim.
- I didn't want to leave without saying goodbye.
Tom can leave tomorrow.
- Tom kann morgen abfahren.
We shall leave tomorrow morning, weather permitting.
- Wenn das Wetter gut ist, werden wir morgen früh abfahren.