It is impossible to exaggerate the importance of education.
- Eğitimin önemini abartmak imkansız.
She seems to have a tendency to exaggerate things.
- Onun şeyleri abartmak için bir eğilimi var gibi görünüyor.
I don't want to overstate things.
- Her şeyi abartmak istemiyorum.
Try to avoid overdoing it.
- Onu abartmaktan kaçınmaya çalış.
I just don't want to overdo it.
- Ben sadece bunu abartmak istemiyorum.
She seems to have a tendency to exaggerate things.
- Onun şeyleri abartmak için bir eğilimi var gibi görünüyor.
It is impossible to exaggerate the importance of education.
- Eğitimin önemini abartmak imkansız.
Tom quite often exaggerates.
- Tom oldukça sık abartır.
Tom tends to exaggerate.
- Tom abartma eğilimindedir.
Tom's prone to exaggeration.
- Tom abartmaya eğilimlidir.
I think that's an exaggeration.
- Sanırım o bir abartma.
Let's not exaggerate the facts.
- Gerçekleri abartmayalım.
Tom tends to exaggerate.
- Tom abartma eğilimindedir.
This description of events is completely exaggerated, even if it's essentially true.
- Olayların bu açıklaması tamamen abartılmış, üstelik doğru olsa bile.
The salesman made some exaggerated claims in order to sell his product.
- Satıcı onun ürününü satmak için bazı abartılı iddialar ortaya attı.
I can see Tom wasn't exaggerating.
- Tom'un abartmadığını anlayabiliyorum.
Aren't you exaggerating a little?
- Biraz abartmıyor musun?
I don't want to overstate things.
- Her şeyi abartmak istemiyorum.
The company overstated its profits.
- Şirket kârını abarttı.
I can see Tom wasn't exaggerating.
- Tom'un abartmadığını anlayabiliyorum.
Bet without exaggerating.
- Abartmadan bahse gir.
Let's not overstate matters here.
- Burada konuları abartmayalım.
I don't want to overstate things.
- Her şeyi abartmak istemiyorum.