I think that's an exaggeration.
- Sanırım o bir abartma.
Tom's prone to exaggeration.
- Tom abartmaya eğilimlidir.
It is impossible to exaggerate the importance of the habit of early rising.
- Erken kalkma alışkanlığının önemini abartmak imkansızdır.
Tom tends to exaggerate.
- Tom abartma eğilimindedir.
Bet without exaggerating.
- Abartmadan bahse gir.
You have a habit of exaggerating everything.
- Her şeyi abartma alışkanlığın var.
I don't want to overstate things.
- Her şeyi abartmak istemiyorum.
Let's not overstate matters here.
- Burada konuları abartmayalım.
She seems to have a tendency to exaggerate things.
- Onun şeyleri abartmak için bir eğilimi var gibi görünüyor.
It is impossible to exaggerate the importance of education.
- Eğitimin önemini abartmak mümkün değildir.
Let's not exaggerate the facts.
- Gerçekleri abartmayalım.
Don't take it literally. He is inclined to exaggerate.
- Onu harfi harfine almayın. O abartma eğilimindedir.
I don't want to overstate things.
- Her şeyi abartmak istemiyorum.
Try to avoid overdoing it.
- Onu abartmaktan kaçınmaya çalış.
I just don't want to overdo it.
- Ben sadece bunu abartmak istemiyorum.
He let out an exaggerated groan and put his hand on the doorknob.
- O, abartılı bir inleme çıkardı ve elini kapı tokmağına koydu.
The report exaggerated the capacity of the hall.
- Rapor, salonun kapasitesini abarttı.
Aren't you exaggerating a little?
- Biraz abartmıyor musun?
I can see Tom wasn't exaggerating.
- Tom'un abartmadığını anlayabiliyorum.
I don't want to overstate things.
- Her şeyi abartmak istemiyorum.
The company overstated its profits.
- Şirket kârını abarttı.
She seems to have a tendency to exaggerate things.
- Onun şeyleri abartmak için bir eğilimi var gibi görünüyor.
It is impossible to exaggerate the importance of education.
- Eğitimin önemini abartmak mümkün değildir.