abartma

listen to the pronunciation of abartma
Турецкий язык - Английский Язык
hyperbole
exaggeration

I think that's an exaggeration. - Sanırım o bir abartma.

Tom's prone to exaggeration. - Tom abartmaya eğilimlidir.

don't exaggerate
come now
aggrandizement
exaggeration, overstatement
overcharge
exaggeration mübalağa
turgescence
embellishment
exaggerate

It is impossible to exaggerate the importance of the habit of early rising. - Erken kalkma alışkanlığının önemini abartmak imkansızdır.

Tom tends to exaggerate. - Tom abartma eğilimindedir.

embellishing
{i} exaggerating

Bet without exaggerating. - Abartmadan bahse gir.

You have a habit of exaggerating everything. - Her şeyi abartma alışkanlığın var.

overstatement
overstate

I don't want to overstate things. - Her şeyi abartmak istemiyorum.

Let's not overstate matters here. - Burada konuları abartmayalım.

{i} padding
abartmak
exaggerate

She seems to have a tendency to exaggerate things. - Onun şeyleri abartmak için bir eğilimi var gibi görünüyor.

It is impossible to exaggerate the importance of education. - Eğitimin önemini abartmak mümkün değildir.

abartmak
magnify
abart
exaggerate

Let's not exaggerate the facts. - Gerçekleri abartmayalım.

Don't take it literally. He is inclined to exaggerate. - Onu harfi harfine almayın. O abartma eğilimindedir.

abartmak
overstate

I don't want to overstate things. - Her şeyi abartmak istemiyorum.

abartmak
embellish
abartmak
dramatize
abartmak
exagerate
abartmak
put on
abartmak
{f} overdo

Try to avoid overdoing it. - Onu abartmaktan kaçınmaya çalış.

I just don't want to overdo it. - Ben sadece bunu abartmak istemiyorum.

abartmak
{f} enhance
abartmak
stretch the truth
abartmak
lay it on with a trowel
abartmak
hyperbole
abartmak
overdraw
abartmak
slobber over
abartmak
overcharge
abartmak
pile on the agony
abartmak
shoot off one's mouth
kendi kendine abartma
self-aggrandizement
abartmak
play up
abart
{f} exaggerated

He let out an exaggerated groan and put his hand on the doorknob. - O, abartılı bir inleme çıkardı ve elini kapı tokmağına koydu.

The report exaggerated the capacity of the hall. - Rapor, salonun kapasitesini abarttı.

abart
play up
abart
{f} exaggerating

Aren't you exaggerating a little? - Biraz abartmıyor musun?

I can see Tom wasn't exaggerating. - Tom'un abartmadığını anlayabiliyorum.

abart
overstate

I don't want to overstate things. - Her şeyi abartmak istemiyorum.

The company overstated its profits. - Şirket kârını abarttı.

abartmak
overestimate
abartmak
romance
abartmak
romanticize
abartmak
overplay
abartmak
overrate
abartmak
adorn
abartmak
make much of
abartmak
glamorize
abartmak
{f} aggrandize
abart
drag up
abartmak
drag up
abartmak
whore up
abartmak
to exaggerate, to magnify, to overstate, to romanticize, to romance, to blow sth up mübalağa etmek
abartmak
(Edebiyat) hyperbolize
abartmak
draw the long bow
abartmak
dramatise
abartmak
{f} color
abartmak
{f} embroider
abartmak
draw the longbow
abartmak
blow out of proportion
abartmak
carry to excess
abartmak
lay it on
abartmak
carry things too far
abartmak
put it on
abartmak
{f} balloon
abartmak
{f} heighten
abartmak
lay it on thickly
abartmak
{f} fudge
abartmak
put it on thick
abartmak
{f} glorify
abartmak
colour [Brit.]
abartmak
pile it on
abartmak
to exaggerate

She seems to have a tendency to exaggerate things. - Onun şeyleri abartmak için bir eğilimi var gibi görünüyor.

It is impossible to exaggerate the importance of education. - Eğitimin önemini abartmak mümkün değildir.

abartmak
{f} stretch
abartmak
{f} colour
Турецкий язык - Турецкий язык
Abartmak işi, abartı, mübalağa
Abartmak
mübalağa etmek
Abartmak
büyültmek
Abartmak
şişirmek
abartmak
Bir şeyi olduğundan büyük veya çok göstererek anlatmak, mübalağa etmek
abartma
Избранное