Calhoun konuşmasını okuyamayacak kadar çok cılızdı.
- Calhoun was too weak to read his speech.
Tom kendini kaldırmak için çok cılız.
- Tom is too weak to lift himself.
Dizlerimde halsizlik hissettim.
- I felt weak in the knees.
O, bir arkadaşına çok yorgun ve güçsüz hissettiğini söyledi.
- He told a friend that he felt very tired and weak.
O, hastalığından sonra hâlâ güçsüzdü.
- She was still weak after her illness.
Herkesin hem güçlü hem de zayıf noktaları vardır.
- Everyone has both strong and weak points.
John Bill'in zayıflığından istifade etti.
- John took advantage of Bill's weakness.
Kahvemi hafif istiyorum.
- I'd like my coffee weak.
Kahvemi hafif severim.
- I like my coffee weak.
Ann'in çikolataya zafiyeti var.
- Ann has a weakness for chocolate.
Gıda yetersizliği onu zayıf ve bitkin düşürdü.
- Lack of food had left him weak and exhausted.
Açık kahveyi tercih ederim.
- I prefer weak coffee.
Tom açıkçası hâlâ çok zayıf.
- Tom is obviously still very weak.
İnsan zaafına müsamaha göstermek zorundasın.
- You have to allow for human weakness.
Onun çiçek hastalığının zayıf evresini geçirdiğini söylediler.
- They said he had a weak form of smallpox.
O, hastalığından sonra zayıf hissediyor.
- He feels weak after his illness.
This place is weak.
We were served stale bread and weak tea.
... Now, the second reason is that DRM not only has weak security, but it weakens security. ...
... oversee okay when we play week weak point wat ...