Bir parmağını bile kaldırmazdı.
- He wouldn't even lift a finger.
Bu masa Patty'nin kaldırması için çok ağırdı.
- This desk was too heavy for Patty to lift.
Numarayı çevirmeden önce alıcıyı kaldırmayı unuttum.
- I forgot to lift the receiver before dialing the number.
Çok fazla ağırlık kaldırırken kolunu incitti.
- He hurt his arm lifting so much weight.
Yoshio kutuyu kaldırmama yardım etti.
- Yoshio helped me lift the box up.
Tom yardım etmek için bir parmağını kaldırmadı.
- Tom didn't lift a finger to help.