O her zaman başı dertte olan insanlara yardım etmeye hazırdı.
- She was always willing to help people in trouble.
Bütün bu dertleri başına açtığım için üzgünüm.
- I'm sorry to cause you all this trouble.
Yeni hükümetin malî sorunları var.
- The new government has financial troubles.
Zenginlerin fakirler kadar sorunu vardır.
- The rich have trouble as well as the poor.
Başınız belada olduğu zaman, bana güvenebilirsiniz.
- When you are in trouble, you can count on me.
O pastayı yediysen başın belada!
- You're in trouble if you ate that cake!
Lezzetli yemeklerinizi hazırlama zahmetine girdiğiniz için teşekkür ederim.
- Thank you for taking the trouble to prepare your delicious meals.
Bana kitabı gönderme zahmetinde bulundu.
- He took the trouble to send me the book.
Benim her zaman başım belada.
- I am forever in trouble.
O pastayı yediysen başın belada!
- You're in trouble if you ate that cake!
Kesinlikle sıkıntılarımız olacak.
- We'll have troubles for sure.
Bakar bakmaz bir sıkıntısı olduğunu anlamıştım.
- I could tell at a glance that she was in trouble.
Onun yeni fikirleri daha tutucu iş arkadaşlarıyla sık sık başını derde sokuyor.
- Her novel ideas are time and again getting her into trouble with her more conservative colleagues.
Kelime işlemci seni birçok dertten kurtaracak.
- The word processor will save you a lot of trouble.
O, burada karışıklık çıkarmaya çalışıyor.
- He's here trying to stir up trouble.
Onlar bize çok az sıkıntı verdi.
- They gave us very little trouble.
Bana daha fazla sıkıntı verme.
- Don't give me any more trouble.
Jamal tehlikeli bir haydut. Her zaman başı beladadır.
- Jamal is a dangerous thug. He always gets in trouble.
Problem, arabayı nereye park ettiğimi hatırlayamıyor olmam.
- The trouble is that I can't remember where I parked the car.
Tom'un uyumada problemi olduğunda, o kakımları saymaya başlar.O, onu çabucak sakin bir hale getirir. Ve o kakımları elliye kadar sayabilmeden önce derin uykuya dalar.
- When Tom has trouble sleeping, he starts counting stoats. That quickly brings him into a peaceful mood, and he is fast asleep before he could count the stoats to fifty.
Tom ciddi bir zorluk içinde.
- Tom is in serious trouble.
Sana zorluk çıkarmak istemiyorum.
- I don't want to trouble you.
Onun ofisini bulmakta güçlük çekmedim.
- I had no trouble finding his office.
Ben seni anlamakta güçlük çekiyorum.
- I'm having trouble understanding you.
Her zor durumda olduğunda o yanında oldu.
- She stood by him whenever he was in trouble.
Benim her zaman başım belada.
- I am forever in trouble.
O pastayı yediysen başın belada!
- You're in trouble if you ate that cake!
Tom bela aramak için bugün buraya geldi.
- Tom came here today looking for trouble.
O bela aramak için geldi.
- He came to look for trouble.
... MILTON, YOU ARE IN BIG TROUBLE. ...
... bit more trouble back then. ...