a tract of land, region, native palce

listen to the pronunciation of a tract of land, region, native palce
Английский Язык - Турецкий язык

Определение a tract of land, region, native palce в Английский Язык Турецкий язык словарь

country
yurt

Kendi ülkesinde yurt dışına yolculuk etti. - He traveled abroad in his own country.

Tom yurtluğunda yaşıyor. - Tom lives on his country estate.

country
{i} memleket

Her şahıs memleketin kamu hizmetlerine eşitlikle girme hakkını haizdir. - Everyone has the right of equal access to public service in his country.

Memleketime geri döneceğim. - I am going back to my native country.

country
{s} taşraya özgü; kırsal; kırsal bölgede bulunan
country
{i} köy

Savaş sırasında köyde yaşadılar. - They lived in the countryside during the war.

Tom köyde yaşamayı sevmiyordu. - Tom didn't like living in the country.

country
{s} taşraya ait
country
{i} diyar
country
taşraya özgü
country
il
country
kırsal bölgede bulunan
country
vatan

Tom ülkesine sadık bir vatandaştır. - Tom is a loyal citizen of his country.

Bir pasaport sizi bir ülkenin bir vatandaşı olarak tanımlar ve yabancı ülkelere seyahat etmene imkan verir. - A passport identifies you as a citizen of a country and allows you to travel to foreign countries.

country
halk

Benim ülkemde halkımız kendilerinden daha akıllı olanları sevmezler. - In my country, our people don't like others who are cleverer than them.

Bu ülkenin halkı her zamanki gibi politikadan bıkıp usanmış durumdadır. - The people of this country are sick and tired of politics as usual.

country
ulus

Ben de İslam'ın her zaman ABD'nin hikayesinin bir parçası olduğunu biliyorum. Ülkemi tanıyan ilk ulus Fas'tı. - I know, too, that Islam has always been a part of the story of the United States. The first nation to recognize my country was Morocco.

O ülke, ulusumuzun iç işlerine karıştı. - That country intervened in the internal affairs of our nation.

country
bölge

Azarbeycan Kafkas bölgesinde en büyük ülkedir. - Azerbaijan is the largest country in the Caucasus area.

Valon Bölgesi güzel bir ülkedir. - Wallonia is a beautiful country.

country
kır

Tom'un niçin kırsal alanda yaşamayı tercih ettiğini düşünüyorsun? - Why do you think Tom prefers living in the country?

Biz kırda sessiz bir gün geçirdik. - We spent a quiet day in the country.

country
temiz

Hükümet ülkemizi temiz ve yeşil hale getirmek için çaba sarf etmiştir. - The government has made efforts to make our country clean and green.

country
{i} ülke, memleket; yurt, vatan
country
(isim) ülke, memleket; taşra, köy, diyar; sayfiye; arazi, toprak
country
taze

Ben kırsalda bir hafta geçirdikten sonra tamamen tazelenmiş hissediyorum. - I feel completely refreshed after spending a week in the country.

country
(sıfat) taşraya ait, kırsal, taşra, köy
Английский Язык - Английский Язык
{n} country
a tract of land, region, native palce
Избранное