Annem bu perdeyi seçti.
- Mother chose this curtain.
O, takımın bir üyesi olarak seçildi.
- He was chosen to be a member of the team.
Ben sorunu görmezden gelmeyi seçtim.
- I chose to ignore the problem.
Seçtiğim şeyin beni ilgilendirmediğini anladım.
- I realized that what I had chosen didn't really interest me.
Değiştirebileceğimiz bazı şeyler vardır fakat seçeceğimiz değil.
- There are some things we could've change, but we chose not to.