Kilidi kırmakta zorlanmadım.
- I had no difficulty breaking the lock.
Tom kapıyı kırmak için uğraşmaya başladı.
- Tom began trying to break down the door.
Çalışmalarımda bir mola sırasında televizyon izledim.
- I watched television during a break in my studies.
Oralarda bir yerde bir çay molası verelim.
- Let's have a tea break somewhere around there.
Savaş çıksa ne yaparsın?
- What would you do if war were to break out?
Ben dün kahvaltı etmeden evden çıktım.
- I left home without having breakfast yesterday.
Bizim sosyal engelleri yıkmak için çok çalışmamız gerekmektedir.
- We must work hard to break down social barriers.
Bambu eğildi ama kırılmadı.
- The bamboo gave but did not break.
Plastik kolayca kırılmaz.
- Plastic does not break easily.
Tom Mary'nin kalbini kırmak istemiyordu.
- Tom didn't want to break Mary's heart.
Benim evimde partiler vermek istiyorsanız, daha sonra her şeyi temizleyin ve bir şey kırmayın, ya da zarar için ödeme yapın.
- If you want to have parties in my house, clean up everything afterwards, and don't break anything, or else pay for the damage.
Bir kazma sert zemin yüzeyleri parçalamak için kullanılan uzun saplı bir araçtır.
- A pick is a long handled tool used for breaking up hard ground surfaces.
I think we need a break.