Biraz geçmişi araştırma yapıyorum, ve size birkaç soru sormak istiyorum.
- I'm doing some history research and would like to ask you a few questions.
Tom Mary'ye bir soru sormak istedi.
- Tom wanted to ask Mary a question.
Sorun için cevap yok.
- Your question does not have an answer.
Sorun için cevap yok.
- There is no anwser for your question.
Tom geometri problemini çözdü mü? Başarmadığını söyledi, soru onun için de zordu.
- Did Tom solve the geometry problem? He said he didn't manage to. The question was too difficult for him, as well.
Sorumun cevabını başıyla onayladı.
- She nodded in response to my question.
Soruları önceden hazırlamak senin yararına olur.
- It would be to your advantage to prepare questions in advance.
Tom sorgu için gözaltına alındı.
- Tom was detained for questioning.
Polisler onu yakından sorguladı.
- The police questioned him closely.
Onlar için çalıştığınız insanların bazıları hakkında size bazı sorular sormak istiyorum.
- I'd like to ask you some questions about some of the people you've been working for.
Sizin için çalışan insanların bazıları hakkında size bazı sorular sormak istiyorum.
- I'd like to ask you some questions about some of the people who work for you.
Birçok insanın davranışları şüpheli.
- The behaviour of many people is questionable.
Tom'un patronu onun dürüstlüğünden şüphe duydu.
- Tom's employer called his honesty into question.
Bu bir ölüm kalım meselesi.
- It's a question of life or death.
Mesele kazaya kimin neden olduğu.
- The question is who caused the accident.
Bu yaz Amerika'ya bir yolculuk söz konusu değil.
- A trip to America this summer is out of the question.
Bir pasaport olmadan, bir ülkeyi terk etmek söz konusu değildir.
- Without a passport, leaving a country is out of the question.
Kuşkulu şeyler yaptım.
- I've done questionable things.
Onun kuşkulu bir geçmişi var.
- She had a questionable past.