Onun küçük bir çerçevesi vardır.
- He has a small frame.
Onlar pencere çerçevelerini sarıya boyadı.
- They painted the window frames yellow.
Bütün iskelet demirden yapıldı.
- The whole framework was made of iron.
Bu, plastikten yapılmış bir resim çerçevesi.
- This is a picture frame made of plastic.