İstasyonun önünde bir çeşme var.
- There's a fountain in front of the station.
Tenis kortu yanında bir çeşme var.
- There's a drinking fountain by the tennis court.
Şimdi çocuk zaten pınara düştü.
- Now the child has already fallen in the fountain.
Dolmakalemle yazmayı severim.
- I like writing with a fountain pen.
Güzel bir altın dolmakalemim var.
- I have a nice golden fountain pen.