a solution; an explanation

listen to the pronunciation of a solution; an explanation
Английский Язык - Турецкий язык

Определение a solution; an explanation в Английский Язык Турецкий язык словарь

solve
{f} çözmek

O, sorunu çözmek için çalıştı, ama şansı yoktu. - He tried to solve the problem, but had no luck.

Dick o problemi çözmek için boşuna çalıştı. - Dick tried to solve the problem, in vain.

solve
{f} halletmek

Bu sorunu halletmek zor. - It is difficult to solve this problem.

Bir şeyi halletmek için en iyi metot bazen en basitidir. - The best way to solve a problem is sometimes the simplest.

solve
{f} çözümlemek
solve
çözüme kavuşturmak
solve
çözümleme
solve
çözme

Ben problemi kolaylıkla çözmene şaşırdım. - I'm amazed by the ease with which you solve the problem.

Bilmeceyi çözmeye çalışmanın faydası yok. - It is no use trying to solve the riddle.

solve
içinden çıkmak
solve
çözüme ulaştırmak
solve
çöz

O,kolaylıkla problemi çözebildi. - He was able to solve the problem with ease.

Bu problemler yakın gelecekte çözülmüş olacak. - These problems will be solved in the near future.

solve
erir
solve
{f} çözüm bulmak
solve
(Askeri) HABER ÇÖZMEK, KRİPTANALİZE ETMEK: Kapalı haberdeki açık metni kriptanaliz işlemi ile bulmak, analize anahtarları ve bunların tatbik esaslarını çözmek
solve
{f} aydınlatmak
solve
cevabını bulmak
solve
çözülür

Çoğu problem gibi bu da sonunda çözülür, sanırım. - Like most problems, this will eventually be solved, I think.

Eğer kendi kendine yetmeyi vergiye tâbi yapmış olsalar, tüm ekonomik sorunlar çözülürdü. - All economic problems would be solved, if they made complacency taxable.

solve
solvability çözülebilirlik
Английский Язык - Английский Язык
solve
a solution; an explanation
Избранное