Onun sakalında bir kırıntı var.
- There is a crumb in his beard.
Neden her yerde kırıntılar var?
- Why are there crumbs everywhere?
Ben biraz İngilizce öğreniyorum.
- I am learning a little English.
Biraz daha yavaşça konuşabilir misin?
- Could you please speak a little bit more slowly?
Bir seferde azıcık iş yapacağım.
- We'll do a little at a time.
Kuralları azıcık ihlal etmekten korkma.
- Don't be afraid to break the rules a little.
İşte senin için bir parça tavsiye, Tom.
- Here's a little nugget of advice for you, Tom.
Tom pastanın bir parçasını aldı.
- Tom got a little pie.
Şişe içinde kalan sadece bir miktar süt vardı.
- There was only a little milk left in the bottle.
A little water has spilled.