Tom bana bağırmak zorunda değildi.
- Tom didn't have to yell at me.
Mary onun kızına bağırmakla ilgili kendini suçlu hissetti.
- Mary felt guilty about yelling at her daughter.
Bilgisayarınıza bağırmak işe yaramaz.
- Shouting at your computer will not help.
Bağırmak istemiyorum.
- I don't want to shout.
Tom sadece bağırmaya devam etti.
- Tom just kept yelling.
Mary onun kızına bağırmakla ilgili kendini suçlu hissetti.
- Mary felt guilty about yelling at her daughter.
Bağırmaktan sesleri kısıldı.
- They were all hoarse from shouting.
Her ev diğerine bağırma mesafesindedir.
- Each house is within shouting distance of another.
Bağırmaktan sesleri kısıldı.
- They were all hoarse from shouting.
Ellerinden geldiği kadar yüksek sesle bağırdılar.
- They shouted as loudly as they could.
Biri yardım için bağırıyor.
- Someone is shouting for help.
Bağırmaktan sesleri kısıldı.
- They were all hoarse from shouting.
Zirveye vardığımızda hepimiz çığlık attık.
- When we reached the summit, we all yelled out into the void.
Tom çığlık atıyordu ve bağırıyordu.
- Tom was screaming and yelling.
Tom çığlık atıyordu ve bağırıyordu.
- Tom was screaming and yelling.
Zirveye vardığımızda hepimiz çığlık attık.
- When we reached the summit, we all yelled out into the void.
Man at the bar cos it was his shout.
... I'D LIKE TO ALSO SEND A SHOUT OUT TO ABNER JOHNSON. ...