Düğmeye basmak üzereyim.
- I'm about to push the button.
Bir resim çekmek için yapmanız gereken bütün şey bu düğmeye basmaktır.
- All you have to do to take a picture is push this button.
Kendini çok zorlamak istemiyorsun.
- You don't want to push yourself too hard.
Şansımı zorlamak istemedim.
- I didn't want to push my luck.
I need you to push now. (Doğum esnasında doktorların söylediği bir lafdır.).
Give the door a hard push if it sticks.