Ben, kıyıdan yaklaşık bir mil ötede bir balıkçı teknesi gördüm.
- I saw a fishing boat about a mile off the shore.
Ertesi gün geminin enkazı kıyıda hulundu.
- The next day the wreck of the ship was discovered on the shore.
Sahilde güzel bir kabuk buldum.
- I found a beautiful shell on the shore.
Tom ve Mary kamp yapacak bir yer arayarak sahil boyunca kanolarını kullandılar.
- Tom and Mary paddled their canoe along the shoreline, looking of a place to camp.
Tom kıyıya gitmediğini söyledi.
- Tom said he isn't going ashore.
Kıyıya gitme yerine gemide kaldık.
- Instead of going ashore, we stayed on the ship.
Şirketi desteklemeye çalışırken milyonlarca dolar harcandı.
- Millions of dollars have been spent trying to shore up the company.
Şirketi desteklemeye çalışırken milyonlarca dolar harcandı.
- Millions of dollars have been spent trying to shore up the company.
Tom kıyıya gitmeyeceğini söyledi.
- Tom said he won't go ashore.
Yüzücü, Cindy Nicholas, yorucu bir yüzmenin sonunda zorlukla Daver'de kıyıya vardı fakat Kanal Yüzme Derneğinden bir sözcü onun çok iyi bir durumda olduğunu duyurdu.
- The swimmer, Cindy Nicholas, barely made it ashore at Dover at the end of the exhausting swim, but a spokesman from the Channel Swimming Association announced that she was in very good shape.
The shores stayed upright during the earthquake.
... palaces built by the sultan spread further north along the western shore of ...
... this would be a good idea. And one summer, I was at the shore. We used to spend our summers ...