Joan kazada sol kolunu kırdı.
- Joan broke her left arm in the accident.
Solcu komünizm, infantil bir bozukluktur.
- Left-wing communism is an infantile disorder.
Kalan biraz şarap var.
- There is little wine left.
Kalan varsa, bana biraz ver.
- If there is any left, give me some.
Kule sola doğru hafifçe eğildi.
- The tower leaned slightly to the left.
Sola dönerseniz, kiliseyi sağ tarafınızda bulursunuz.
- If you turn to the left, you will find the church on your right.
Sol taraftaki kapılar açılacak.
- The doors on the left side will open.
Amerikan arabalarının direksiyon simitleri sol taraftadır.
- Steering wheels of American cars are on the left side.
Sol elinizi kaldırın.
- Raise your left hand.
Ben sol elimle yazmaya çalıştım.
- I tried to write with my left hand.
Soldaki kişi resmin dengesini bozuyor.
- The person on the left ruins the balance of the picture.
Soldaki figür resmin bütünlüğünü bozuyor.
- The figure on the left spoils the unity of the painting.
Senin odan soldan birinci.
- Your room is the first one on the left.
Soldan beşinci adamı öp.
- Kiss the fifth man from the left.
Yemek artıklarıyla köpeğimi besledim.
- I fed the leftovers to my dog.
Tom, artıkları ile köpeği besledi.
- Tom fed his leftovers to his dog.