Ben, istediğim pozisyonu alamadım.
- I failed to get the position I wanted.
Sizin için açık bırakılmış birkaç üst düzey pozisyon var.
- There are few high-ranking positions left open for you.
Senin konumunu mükemmel şekilde anlıyorum.
- I understand your position perfectly.
Sana tavsiye verecek konumda değilim.
- I'm not in a position to give you advice.
Tom durumunu netleştirmedi.
- Tom didn't make his position clear.
O, durumunu bana açıkladı.
- He explained his position to me.
Başkan konuyla ilgili kişisel görüşünü belirtti.
- The president stated his position on the issue.
Amcam geçen yıl öğretmenlikten emekli oldu, fakat üniversitede bir görevi hâlâ sürdürebiliyordu.
- My uncle retired from teaching last year, but he still managed to hang onto a position at the university.
Ben, yeni görevinde aktif bir rol alacağından eminim.
- I am sure you will take an active role in your new position.
Büyük bir unvan mutlaka yüksek bir görev anlamına gelmez.
- A big title does not necessarily mean a high position.
Amcam geçen yıl öğretmenlikten emekli oldu, fakat üniversitede bir görevi hâlâ sürdürebiliyordu.
- My uncle retired from teaching last year, but he still managed to hang onto a position at the university.
O, firmada önemli bir konumu işgal eder.
- He occupies a prominent position in the firm.
CEO'nun işbirliği yapma konusundaki isteksizliği bizi zor duruma soktu.
- The CEO's unwillingness to cooperate put us in a difficult position.
Ben, yeni görevinde aktif bir rol alacağından eminim.
- I am sure you will take an active role in your new position.
Yeni bir görev arıyor.
- He is seeking a new position.
Takım yıldızları gökyüzündeki yıldızların konumlarını tanımaya yardım etmek için faydalı bir yol olabilir.
- Constellations can be a useful way to help identify positions of stars in the sky.
Yerimde olsan ne yaparsın?
- What would you do if you were in my position?
Bütün oyuncular yerlerindeydi.
- All the players were in position.
Başkan konuyla ilgili kişisel görüşünü belirtti.
- The president stated his position on the issue.
Bu pozisyon beni son derece savunmasız hissettiriyor.
- This position makes me feel extremely vulnerable.
Eğer gelemiyorsan senin yerine birini gönder.
- If you can't come, send someone in your stead.
Başkan gelmedi ama, yerine başkan yardımcısını gönderdi.
- The president did not come, but sent the vice-president in his stead.
Chief of Staff is the second-highest position in the army.
My position on this issue is unchanged.
Stand in this position, with your arms at your side.
Strong earnings have bolstered the company's financial position.
Stop running all over the field and play your position!.
... Google's general position is that we're in favor of a ...
... determined effort the United States is better position for the 21st century ...