Ben üç parça mobilya satın aldım.
- I bought three pieces of furniture.
Bana iki parça tebeşir ver.
- Give me two pieces of chalk.
Japon satrancında kaç tane farklı parça var?
- How many different pieces are there in Japanese chess?
Fikrimi destekleyecek birkaç tane kanıtım var.
- I have a couple of pieces of evidence to support my opinion.
O, kit'in çok akıllı bir parçasıdır.
- It's a very clever piece of kit.
Tom kız kardeşine bir parça kek kesti.
- Tom cut his sister a piece of cake.
O, seramik eser yaparak zengin oldu.
- She became rich by making ceramic pieces.
Baba! Bu güzel sanat eserini nasıl anlayamıyorsun?
- Dad! How can you not understand this beautiful piece of art?
Bana üç adet somon ver.
- Give me three pieces of salmon.
Her şey iyi giderse, ben günde iki üç adet yapabilirim.
- If everything goes well, I can make two to three pieces per day.
İşte bir parça kağıt.
- Here's a piece of paper.
İşte bir parça şeker.
- Here's a piece of candy.
Biraz bekleyin. Orada fazlasıyla siyah satranç taşı var.
- Hang on a minute. There's quite a few black chess pieces over there.
O dağa tırmanmak çok oyuncağıydı.
- Climbing that mountain was a piece of cake.
Ben bir parça bagaj satın aldım.
- I bought a piece of baggage.
Bana bir parça bilgi getirdi.
- He brought me a piece of information.
Biletlerin her biri 20 Yen.
- The tickets cost 20 yen apiece.
Onun yüzünü asla tekrar görmek istemiyorum bu yüzden onun bütün resimlerini yırttım ve onları yaktım.
- I never want to see his face again, so I tore all of his pictures into pieces and burned them.
The announcer is wearing a new piece.
Ugh, my new computer is such a piece. I'm taking it back to the store tomorrow.
I got a piece at lunchtime.
He's packin' a piece!.
She got a piece of the ball ... and it's going foul.
She played two beautiful pieces on the piano.
... What's the greatest piece of advice you've ever received? ...
... the pro-gun folks and the anti-gun folks came together and put together a piece of legislation. ...