İki kere iki dört eder.
- Two times two is four.
Dört kere beş 20'dir.
- Four times five is 20.
Tom defalarca Boston'da bulundu.
- Tom has been to Boston a number of times.
Tom'un menüye bakmasına gerek yoktu çünkü daha önce o restoranda defalarca bulunmuştu.
- Tom didn't need to look at the menu because he'd been to that restaurant many times before.
O otobüs günde kaç kez çalışır?
- How many times a day does that bus run?
Otobüs her gün kaç kez çalışır?
- How many times does the bus run each day?
O benimkinin on katı fazla ingilizce kelime biliyor.
- She knows ten times as many English words as I do.
Işık dünyanın etrafında bir saniyenin 7.5 katı hızında seyahat eder.
- Light travels around the earth seven and a half times a second.
Seni gerçekten ilginç bulduğum zamanlar var.
- There are times when I find you really interesting.
O metotlarında zamanın gerisindedir.
- He's behind the times in his methods.
İyi günleri hatırlayalım.
- Let's remember the good times.
Eski günlerdeki gibi sohbet etmek iyiydi. Bir ara yine konuşalım.
- It was good chatting like old times. Let's talk again some time.
Birkaç kez denedi, ancak başarısız oldu.
- He tried several times, but failed.
Bunu birkaç kez denedim.
- I tried that a couple of times.
Dört çarpı beş yirmidir.
- Four times five is twenty.
O, bir yıldırım tarafından üç kez çarpıldı.
- He has been struck by lightning three times.
Devir kötü. Güçlü olmaya çalış!
- Times are tough. Try to be strong!
Piramitler antik çağda inşa edildiler.
- The pyramids were built in ancient times.
O kale eski antik çağda inşa edilmiştir.
- That castle was built in ancient times.
The Life and Times of Rosie the Riveter.